2 Mayıs 2024 Perşembe

CEZANNE'ın Peşi Sıra - 5 / Kibrinden Arındırılmış.



4 Nisan 2024

Saat 11.00


Sabah yola çıkacağız ama hala şu havaalanına alışamamışım, neredeyse şoföre Yeşilköy’e diyeceğim. Neyse sabah 7 sularında çıktık ve Sabiha Gökçen’e doğru yola koyulduk. Giderken en son uçak yolculuğumu İsviçre’ye yaptığım aklıma geldi. O zamanlarda İstanbul Belediye Başkanlığı seçimleri olmadan bir hafta öncesiydi. Bu hem Yeşilköy Atatürk Havaalanı’ndan son yolculuğumdu ve o geziden döndüğümde de İstanbul’da belediye başkanlığı seçimlerini İmamoğlu kazanmıştı. Bu sefer de seçimler yapıldıktan sonra bir yurtdışı gezisi yapacaktım. Üstelik bu sefer hem İstanbul hem de yaşadığım ilçede de kazanılmıştı. 

Böyle ufaktan politik bir ara giriş yaptıktan sonra gene yolculuğumuza geri dönelim. Pasaporttu, kontroldü, bavul teslim falan feşmekan derken uçağa 11 gibi bindik. 

İstanbul’dan Marsilya’ya uçakla 3 saat, 10 dakikalık yolculuk… en azından kaptan pilotumuz böyle diyor. 

Planladığım gibi uçakta Rilke’nin “Cezanne Üzerine Mektuplarının sayfalarını çevirmeye başladım. Kitaptan, 

“ …Cezanne’ın tarafında: onun o doldurulmuş sıkı mavisinde, kırmızısında, gölgesiz yeşilinde ve onun şarap şişelerinin kırmızımsı siyahında. Onun da bütün nesneleri  ne kadar da yoksul…” 

satırlarını defterime not ediverdim. “Nesnelerin yoksulluğu” lafını Rilke, Van Gogh’un sıradan  bir sandalyenin resmini yapmasından yola çıkarak Cezanne’ın tablolarına getiriyor sözü. O hepimizin imrenerek baktığı Van Gogh’un Arles’daki yoksul evinin resmini gözünüzün önüne getirin, o resme bakmaya doyamazsınız ama o eşyaların sıradanlığını bir düşünün. O sandalye, yatak , tabure öylesine sıradan basit nesnelerdir ki, bugün bile kimse onları bir tabloya konu etmeyi hem aklına getirmez hem de yakıştırmaz. 

Rilke’nin kitabından deftere not ettiğim alıntıda “gölgesiz yeşiline” ve “kırmızımsı siyahına” bölümlerinin altını da kalemle çizdim. Van Gogh gibi Cezanne da resmine koyduğu nesnelerin en önemsiz , yoksul, sıradanını koyarken başka bir macerayı başlatıyordu. Van Gogh bu işi renklerle değerli hale getirirken Cezanne renkleri sadeleştirerek, nesneleri geometrik hale getiriyordu. Bu yeni bir serüvendi. Buna sadece bir serüven demek yetmez bu bir devrimin başlangıcıydı. 

Rilke, “ 18. Yüzyıl Chardin mavisi” dedikten sonra ekliyordu, “kibrinden arındırılmış Cezanne  mavisi”.  


CEZANNE’ın PEŞİ SIRA - 4 / Bir Devrimci




Picasso, Cezanne için, 

“Hepimizin Babası”

demiş.


Haksız da değil hani, Cezanne olmasaydı, Kübizm de olmazdı.

Aklıma Dostoyevski’nin, 

“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.” Sözü geldi.


*

Rilke, “Cezanne Üzerine Mektuplar”ı Cezanne’ın ölümünden sonra onun anısına yapılan bir sergiyi gezerken yazmış. Oradaki eserlere bakar ve onların üzerinde bıraktığı etkileri her gün bir mektup olarak karısına yazar.  Kitabı okurken bir yandan da Cezanne’ın yaşadığı yerleri gezmek… Benim de serüvenim bu olacak. 


*


Fransa’ya Cezanne’ın peşine düşüp gitmek.

Bir tutku gibi…

Oysa eskiden Paul Cezanne denildi mi, hiçbir anlam veremezdim. Açıkcası pek sevmezdim de…Bunlar bana soğuk gelirdi. 

Sonra yıllar geçtikçe bu resimler demlene demlene beni büyüleyecekti. İyi bir resmin değeri de burada gizliydi… Yıllar geçtikçe değerlenen bir hazine. 

Hele son on… on beş yıldır Cezanne ve resimleri hakkında farklı düşünmeye başlayacaktım. O modern dönemi hazırlayan büyük bir devrimciydi. Üstelik hala da devrimci. 


3 Nisan 2024

1 Mayıs 2024 Çarşamba

Liste Başı Albümler - 1 Mayıs 2024

Rock

 

  1. The Like Of Us - BIG BIG TRAIN (1) - 6


 2. The Mandrake Project - BRUCE DICKINSON (2) - 9


3. The Controller's Exam - DEAD ROOT REVIVAL (6) - 7


4.  The Circus and the Nightwhale - STEVE HACKETT (3) - 11

5. Force Of Nature - THE RIVERBOAT MAN (7) - 6

6. Stranger Skies - ELLESMERE (8) - 11

7.  Invincible Shield - JUDAS PRIEST (4) - 8

8.  Be Right Here - BLACKBERRY SMOKE (5) - 8

9.  Stories From Time and Space - HAWKWIND (13) - 3

10.  Stained Glass - VENİCE (11) - 5

11. One Deep River - MARK KNOPFLER (15) - 3

12. Ghost Stories - BLUE ÖYSTER CULT (16) - 3

13. Circle Of Stone - BLAZE BAYLEY (9) - 11

14.  Afterlifelines - RAGE (10) - 5

15. Dark Matter - PEARL JAM (18) - 2

16. Livin' My Best Life - ROCKY ATHAS (19) - 2

17.  Glen Campbell Duets - GLEN CAMPBELL (22) - 2

18. The Seven Laws - EMPIRIC (20) - 3

19.  Skinwalker- BUZZARD, BUZZARD, BUZZARD (23) - 2

20.  The Morrison Project - BILLY MORRISON (24) - 2

21.  Papercuts - LINKIN PARK ( 25) -2 

22. Are We Done Yet - EL CUERO ( Yeni) - 1

 23. The True North - PETER GARRETT ( Y ) - 1

24.  Heathen Gospels - FREDDY and the PHANTOMS (Y) - 1

25.  Humanoid - ACCEPT  (Y) - 1





Blues




  1. One Guitar Woman - SUE FOLEY (1) - 5

2.  Girl Friends - DION (3) - 8

3. Makin' Me Wild - THE BAD DAD ORCHESTRA (5) - 5


4.  Olustee - JJ GREY & MOFRO (2) - 10

5. Lessons - SETH JAMES (6) - 7

6. Broken - Walter Trout (4) - 9

7. Two Sides - LINWOOD TAYLOR(9) - 5

 8.  Almost Exactly - THE CINELLI BROTHERS (8) - 6

9. My Kind of Music - LUCKY WÜTHRICH (11) - 7


10.  Crawlin' Kingsnake - JOHN PRIMER & BOB CORRITORE (12) - 4


11.  Live on 29th Street Volume IV - GREYHOUNDS (7) - 9


12.  Finly Vinly - CANNED HEAT (14) - 4

13.  Live At The Scala Theatre - ERİC BIBB (15) - 3


14. Cadillac Man - RICK VITO  (16) - 5

15. Fortuna - BEX MARSHALL (17) - 8

16.   Jpeg Raw - GARY CLARK Jr. (19) -6

17. Hill Country Love - CEDRIC BURNSIDE (22)  - 2

18.  30 Anos De Blues - BIG CHICO  (20) - 3

19.  Winter Sun - MICK CLARKE  (21) - 3

20. Sonora - SUSAN SANTOS (25) - 2

21. A Good Thing - HANDSOME JACK (24) - 2

22. BadNews Travels Fast - CHRİS BADNEWS BARNES ( Yeni) - 1

23. LOVE! It's About Time - CHICAGO MIKE BECK (Y) - 1

24. THE DEACON SPEAK - STEVE HUNTER (Y) - 1

25. White Gloves - BAD BLUES QUARTET (Y) - 1


Caz





1.  Spring Sings - YES! TRIO (2) - 6


2.  Swing Fever - ROD STEWART with JOOLS HOLLAND (1) - 8

3.  Cross Currents -  MARK EGAN (5) - 7


4.  The Sky Will Still Be There Tomorrow - CHARLES LLOYD (6) - 6

5. Tree - ABDULLAH  IBRAHIM (3) - 9

6.  It Is What It Is - THE SWR BIG BAND (4) - 9


7. Don't Talk - CARL BAGGE (8) - 7

8.  Three - PAT BIANCHI (9) - 6

9.   Eagle's Point - CHRIS POTTER (13) - 5

10. Nordic Stew - LASSY & ESKOLA (12) - 6

11.  Technically Acceptable - ETHAN IVERSON (7) - 11


12. The Royal Flush - THE PREACHER MEN (10) - 6

13.  Old School - THE NEW  MASTERSOUNDS (15) - 4

 14.  Nortbound - BEVORT 3 (14) - 5


15. But Who's Gonna Play The Melody? - CHRISTIAN McBRIDE& EDGAR MEYER (16) - 4

16.  Where Do You Go - CORNELIA NILSSON  (11) - 9

17.   People Please - SAM FRIBUSH TRIO (17) - 4

18.  Karnevel! - SCOTT HENDERSON (19) - 5

19.  Marine Moods - NICK WALTERS (18) - 5

20.  Every Now And Then - CORY WEEDS & CHAMPIAN FULTON (24) - 3

  21.   The Hidden World of Piloo - ADA ROVATTI  ( 21) - 3

22. Play! - HENNING ULLEN (20) - 5

 23. Path - MATHIAS LANDAEUS(23) -2

24. Duets - BEN NICHOLLS (22) - 4

  25.  A Single Sunbeam - DANIEL HERSKEDAL (25) - 2

30 Nisan 2024 Salı

CEZANNE’ın PEŞİ SIRA - 3 / RILKE'nin Gezi Rehberliği



Geçen yıl aldığım Rainer Maria Rilke’nin “Cezanne Üzerine Mektuplar” kitabını bir türlü okuyamamıştım. Bu biraz da mektup türevi kitapları okuma isteğimin olmamasından kaynaklanıyordu. Ama bir yandan da Rilke’nin Cezanne üzerine düşüncelerini de merak etmiyor değildim hani. 

Rilke, elbette bir şair ama farklı bir şair. Onun modern dönemin kurucusu heykeltıraş Rodin üzerine yazdığı kitabı çok güzel bulmuş, zevkle okumuştum. Bir şairin alanı dışında plastik sanatlara bakışı benim için çok zihin açıcı bir deneyimdi. Dolayısıyla şimdi de resim sanatında , gene Rodin gibi modern sanatın geçiş noktasında bulunan bir ismin, Cezanne’ın üzerine kalem oynatması kolay rastlanabilecek bir tesadüf olamazdı. 

Bu Rilke’nin Rodin üzerine yazdığı kitap gibi kalın ve biyografik bir kitap değil, bu mektuplardan oluşan bir çalışma. Rilke, Cezanne’ın eserlerinin sergilediği salona her gün gidiyor ve resimleri inceleyerek her gün karısına mektup yazıyor. Bu yazışma bir ya da iki ay sürüyor. İşte kitap bu mektupları bir araya getiriyor. Böyle olunca da insan okurken sergideki çalışmaları Rilke’nin rehberliğinde izini sürüyor.  

2 Nisan 2024 

Saat 13.04



CEZANNE'IN DİYARINI RILKE İLE GEZMEK

Rilke’nin Rodin üzerine yazdığı kitabı da zamanında almıştım ama okunmadan öyle kitaplıkta uzun süre durmuştu. Yıllar önce Paris’e gittiğimde hem o meydandaki Balzac heykelini hem de Rodin Müzesi’ndeki heykelleri görmüştüm. Öyle heyecan vericiydi ki, İstanbul’a dönüşte ilk yaptığım iş kütüphanemde unutulmuş duran bu kitabı açıp okumak olacaktı. Kitabı okurken bir yandan da o gördüğüm heykeller hafızamda canlanarak sayfalara eşlik ediyordu. 

Şimdi de ne ilginçtir ki, bir iki gün sonra Fransa’ya gideceğim. Bu sefer Paris değil, Aix – en – Provence’a gideceğim… yani Paul Cezanne’ın doğduğu ve bir dönem yaşadığı yere . Bu yolculuğumda da yanımda Rilke’nin “Cezanne Üzerine Mektuplar” kitabı olacak ve bana eşlik edecek. 

“Provence’daki Cezanne

Provence’ın özel ışığı, soyutluğun eşiğine giden yaratıcı yolunda ona rehberlik etti. Bugün, modern resmin babasının hayata bakış açısına ve eserlerine damgasını vuran sokakları, mekanları ve manzaraları gezerken, Cezanne’ın deneyimini yoğun bir şekilde Aix – en – Provence ve çevresinde paylaşabilirsiniz…”

Yok yok bu kitaptan bir alıntı değildi. Kitabı yolculuk başladığında okumaya başlayacağım. Bu satırlar, Cezanne’ın ve şehrin tanıtımını yapan internet sitesinden bir alıntı. 

Her şey daha şimdiden beni heyecanlandırıyor. Ama işin en güzel yanı da, Fransa’ya yapacağım seyahatte Rilke’nin beni gezdiren rehberim olmasıydı. 

3 Nisan 2024





Yazılarda dikkat ederseniz tarih de konulmaya başladı. Bunun sebebi de, bu gezinin heyecanı artarken yanıma şair Rilke'yi tur rehberi olarak almakla kalmadım, yanıma bir de çizgisiz defter aldım ve oraya notlar düşmeye başladım. Eh ne yaparsınız işimiz yazıp çizmek. 



4 Nisan'da yola çıkacağım, onu da bir sonraki yazıya bırakıyorum. 

Aptulika




Maynard James Keenan 60'ının Baharında



Daha önce bir yazıda, kardeşimle paylaştığımız Tool hayranlığından bahsetmiştim. 

Bir süredir kardeşimle sık sık Tool ve Maynard James Keenan’dan bahsediyoruz. 

Sesinin ne kadar güzel olduğu, sahnede büründüğü karakterler, şarkı sözleri, işte bir müzisyen hakkında neler konuşulursa hemen hepsinden bahsediyoruz. Biz Maynard James Keenan’dan bahsederken önümüze bir video düştü.

Sevgili Maynard 17 Nisan 2024 günü 60 yaşına girdi. Sosyal medyada ailesiyle birlikte yaptığı

kutlamaların fotoğraflarını bol bol paylaştı. Kutlamalara dostlarıyla devam etti. Solist olarak yer aldığı, A Perfect Circle ve Puscifer ile sevgili dostu Les Claypool ve çetesi Primus’u da yanına alarak üç konserlik bir mini turneye çıktılar. Sahne arkasında bol bol şarap ve müzik konuşuluyordur diye düşünüyorum, sahne önünde ise işte böyle güzel şeyler oluyor.

İyi ki doğdun Maynard James Keenan, bütün o güzel şarkılar için teşekkürler.


MERAL AKMAN 






 

CEZANNE’ın PEŞİ SIRA - 2



Aix – en – Provence'mı ... O da Ne ? 

Aniden ve metazori bir şekilde gelen Fransa seyahati ile dengem bozulmuş ve "Nereden çıktı şimdi bu Fransa" diye fevaran etmiştim. Madem yapacak bir şey yok o zaman zevk alayım dedim ve Paris'te   sanat müzelerini gezerim diye de kendimi morallendirmiştim. Bu arada geçen gidişte Louvre'u eksik bırakmıştım onu da gezerim diye hayallere dalmıştım. Ancak eşim bu gezinin Paris'e olmadığını söylemesiyle de başımdan kaynar sular dökülmüştü. 

Akşam iş dönüşü çikolata getirecek diye beklerken oyuncağınızı da kıran babanın yaşattığı travma ne ise işte ben o durumdaydım. Bu yıkım anındayken eşim bana, “ Aix – en – Provence, Paul Cezanne’ın doğduğu yer ve orada atölyesi müze haline getirilmiş. “  deyince o hain baba bir anda kırdığı oyuncağın yerine raylar üzerinde giden elektrikli oyuncak tren almış gibiydi. Sadece onunla da  kalmayarak cebinden büyük boy bir çikolatayı da, “ Ayrıca oradan Arles’a gidip Van Gogh’un yaşadığı yeri gezeceğiz.” diyerek çıkartıyordu. Sadece çikolata değil, çantasından son model bir tableti de, “Üstelik Chagall’ın yaşadığı yeri de gezeceğiz” diyerek çıkartıyordu. Len! Bu ne yahu! Çikolata derken, oyuncak tren… o da yetişmedi bir tablet… onunla da kalmadı sınırsız bir şekilde atlıkarıncaya binmek. Bu tam anlamıyla çocukluk overdose’u gibi bir şey. Artık tırmıklarını açmış bir kedi değil, süt dökmüş kediye dönmüştüm. 

Böylece tav olmuş biriydim. Artık Suzi’yi bulmuş Tommiks, Banka soymuş Daltonlar ve onları yakalamak için peşlerine düşmüş Red Kit gibiydim. 

Aptulika



29 Nisan 2024 Pazartesi

CEZANNE’ın PEŞİ SIRA - 1


NEREDEN ÇIKTI ŞİMDİ BU FRANSA

Oldum olası seyahati ve yeni yerler görmeyi pek sevmem. Nefret edecek türden değil ama gezgin biri olduğum da pek söylenemez. Bazen turistik gezilere meraklı olan arkadaşlarımı görünce onlara imrenirim ama açıkçası bu meraklarına da bir anlam veremem. Ne bana yakın ne de benden ırak olsun tipinde bir gezginim. 

Bu arada benim seyahat alışkanlıklarım da bir çok insana göre terstir. Mesela kimse Ankara’ya gitmekten hoşlanmaz, ben ise Ankara’ya gideceğim zaman çocuk gibi heyecanlanırım. Hani bana Marmaris’e ya da Maldiv adasına bedava yolculuk var deseler, yarım ağızla “eh” derim… Ankara’ya gideceksin deseler ağzım kulaklarıma varır. Yani sözün özü seyahat konusunda garip biriyim. Yurtdışı geziler ise, yok vizeydi yok gümrüktü, yok zart zurttu ayrı bir işkence. Hele ki Fransa daha bir zulüm. Bir de Avrupa ülkelerine gittiğinizde, gümrükte “buraya niye geldiniz?” diye sormazlar mı, afakanlar tepeme varır. Yahu ne cevap vereyim bu soruya…Bar kapısında “Bir arkadaşa bakıp, çıkacağım” diyen adama döndüren bir ahret sorusu.

Bu sene pasaportları yenilemiştik. Eşim de vize almak için koşuşturdu ve temmuz ayına kadar vize aldık. Zaman kısa, vizeyi geçirmemek için de bayramdan önceki hafta Fransa’ya gidiş işlemlerini hallettik. Eşim bu işler için elçilikten elçiliğe koşuştururken, ben içimden “Nereden çıktı şimdi bu Fransa…” diye hayıflanıyordum. Aklınızda olsun, evliyseniz ya da sevgiliniz varsa Fransa dediler mi… yapacak bir şeyiniz yoktur. Kadınlar için Fransa ve tabi ki Paris, onların ‘Kırmızı Çizgisi’ dir. “Sevmem”  ya da “ben oraya gitmem” diyemezsiniz. Karım da bana “Fransa’ya gidiyoruz” dediğinde sesimi çıkaramadım ve derhal teslim oldum. İçim her ne kadar başka bir şey söylese de tüm yalakalığımla, “Valla ne güzel oldu bu” dedikten sonra, “bu sayede daha önce gittiğim Musée d'Orsay’ı ( Orsay Müzesi) ,tekrar görürüm. Hem Louvre’u da geçen gidişimizde gezmemiştim, o eksiği de tamamlarım bu sayede.” diye ekleyerek sevinmiş gibi yaptım. Bu pek yalan da sayılmazdı hani… benim için Fransa’nın tek çekici yanı o resim ve heykellerin dolu olduğu dört duvarlardan ibaretti. Beni oraya yıllarca kapasalar çıkmak ve başka bir yer görmek istemezdim. 


RÜYALARIMA GİREN Musée d'Orsay

Paris denilince Louvre akla gelir ve bu müzede resim sanatının klasik  örnekleri yer alır. Musée d'Orsay ise modern dönemin eserlerini sergiler. 


Bu müze Fransa'nın ilk sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterrand döneminde oluşturulmuştu. 1980'lerde Paris'te tarihi bir tren garı (bizdeki Haydarpaşa gibi) , o dönem bu gar ne olacak diye  tartışma konusu olmuştu. Sağ politikacıların karşı çıkışlarına tağmen burayı modern sanat müzesi haline getirecekti. 

İşte böyle Musée d'Orsay'i tekrar gezeceğim diye kendimi avutur ve tabi yeni heyecan rüzgarına girerken eşim, “ Paris’e değil, Aix – en – Provence’e  ve Marsilya’ya gideceğiz.” diyerek kafamdan aşağı kaynar suyu döküverecekti.   

Yurtdışı gezileri benim için resim ve heykel müzelerini gezmekten ibarettir, ki rota Fransa ise zaten müze dışında bir kıymeti harbiyesi yoktur. Yunanistan ise yeme içme konusunda ayrı bir istisnadır… o başka hani. Bu arada Paris’e ilk gittiğimden sonra aylarca rüyamda kendimi Musée d'Orsay’e hademe olarak çalışmaya başlamış olarak görüyordum. 

Öyle müze gezmesi deyip hafife almayın sakın. İnsanın bir sene kalıp Paris’te her gün müze gezmesi bile yetişmez. O bir sene içinde her gün gezilen müze de aynı müze ha. Açıkcası Lautrec’e hasretimi gidermek için bile aylar geçmesi lazım. 

Fakat eşimin Fransa seyahati düzeni ile hayallerim bir anda yıkılmıştı. 

Aptulika




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...